28 Ocak 2013 Pazartesi

BAŞLADIĞI GİBİ BİTER HER ŞEY

Gözlerim ansızın okula gitme saatimden yarım saat daha erken açılmıştı. İçimdeki derin heyecanın yanı sıra üzerimde ise yorgan yoktu, başımın altında da yastık... resmen yerdeydim ben. Kafamı kaldırıp çekyata baktığımda abim bir anakonda misali yastığımı bacaklarının arasına almış, öz evladıymışcasına   yorgana sarılmış kendi krallığını ilan etmişti sanki. Ama iyiki de uyanmıştım erken, iyiki de atmıştı beni aşağı abim... bugün büyük gündü ve ben abimi uyandırmayarak intikam alacaktım. Gol atacaktı Tsubasa inşallah!iki hafta sonra nihayet geçmişti ortasahayı ve atacaktı eminim! o atacaktı vakabayaşi tutacaktı. Sonra okula gidip çöpten bulup üzerinde tepindiğimiz kola kutusu ile sınıfı toz duman edecektik.Edecektik etmesine ama televizyonda karıncalı ekrandan baska hiç bı halt belli olmuyordu, butun bınanın ortak kullandıgı eskı pusku anten yıne bozulmustu. Hemen pratik zekamı çalıştırıp koşup  mutfaktan aldğım çatalı vitrinin arkasında komando gibi sürünerek uydu girişine tıkadım sonra teyip güzel çeksin diye babamın bağladığı bakır teli söküp çatala bağladım, onu da ordan uzatarak kapının demirine bağlayıp istediğim görüntü kalitesine ulaştım.Biraz dikkatli bakıldığında Siyah formalılar ve beyaz formalıları ayırt etmek çok da zor değildi.Şimdi tek sorun Televizyondan gelen cızırtılı, kulak tırmalayıcı seslerdi.O sorunu da kumandanın yeşil olan  tuşuyla çözdükten sonra sıra tsubasayı seçebilmeye gelmişti. Onu bulmama yardımcı olacak ip ucu ise bütün takımın yokluktan kırıldığı soyunma odasında Tsubasa'nın hiç yalnız kalmıyor oluşuydu.Maça çıkmadan önce kız arkadaşıyla konuşacaktı kesin, orda bi kez görsem maç boyunca onu takip edebilmeyi başarabilirdim, ve oyle de oldu Gözüme alın bölgesındeki kahkülleri ve ense bölgesindeki saçlarının sivri kısmını not ettim. Nıhayet nankatsu takımı maca baslamıstı, uzun süren pas trafiği gözlerimi yormuş fakat ceza alanına haala girilememişti tam top tsubasa ya geldiği anda ise onun sakatlanması... ? sanırım bu benım bedeviliğim abiminse ayılığı anlamına geliyordu. Sabah sabah yine uykumdan olmuş, gözlerime işkence etmiştim.Artık kendimi okuldan sonraki yukarı mahalle ıle olan macımıza odaklamıstım.Sınıfta bütün arkadaşları rakip takımın kalecisi Hasan'a karşı sıkı sıkı tembihledim. Çünkü Hasan her maç çaktırmadan kaldırım taşlarından yaptıgımız kaleyi küçültürdü, Okuldan sonra hemen kendımızı sokağa attık, anlaştığımız yerde buluşup 21 adım sayarak kaleleri kurduk. Maçı ben ayarladığım için takımın kaptanı da bendim o gün ve bir kaptan olarak bana forvette oynamak düşerdi. Takımın amele yükünü arkadaslara yukledıkten sonra ileride yatmaya başladım, adam kovalamıyor, pres yapmıyordum ve sadece takıma gaz verırcesıne bagırıp duruyordum. Tam o sırada Recep'in Servet Çetin gibi araya saldığı top benı kalecıyle karsı karsıya bırakmıstı, ayagımın ıcıyle plaseleyıp gol dıye kosmaya basladım ama Hasan da 'direk! direk! ' diye bana dogru kosmaya basladı, sonra ben Recep'e doğru koşmaya başladım, Recep'te Ahmet'e, Ahmet de eve dogru kosmaya baslayınca işin rengi değişti. Onlar kovalıyor biz kaçıyorduk sonra 'kaleyi küçülttünüz' deyip biz kovalamaya başladık, tuhaftı şimdi kovalıyorsak az önce neden kaçıyorduk ?  Hasan kaçarken ayağının dışıyla kaleyı buyutmeye çalışıyordu ama takılıp yere düştü ben de onu yakaladım sonra hasan ayağa kalktı, Hasan ne zaman bu kadar büyümüştü?  aşagıdan yukarı bak bak bitmiyordu sanki. Hemen 'kanka kaleyı kım kuculttu ya' dıye tatlıya baglamaya calıstım ama Hasan yemedi, yine kosmaya basladım ileride Receple Ahmet'e rastladım tüp arabasına takılmıs gidiyorlardı hemen ben de atladım... neyse kı atlatmıstık artık, mahalleye gelddıgımızde damagımız kurumustu. Su içmek için yanı basımızdakı evımıze gıtmek yerıne camiye kadar kosmaya karar verdık. İlk giden birinci içecekti. Bir, ikiii, üç! başladık koşmaya sanki az önce koşan, yorulan biz değilmişiz de özgürlüğümüze koşuyormuşcasına topukluyorduk. İlk ben girdim camiye ama şadırvanın önünde bekleyen ihtiyar almıyordu bizi içeri 'gidin evinizde için' diye azarladı. bizi, cami avlusunda ona küfür ederek geri cıkarken kapıda hasanları gördüm, eğer diğerlerıne de soylesem gordugumu  hıc bırımız kacamazdık. Çaktırmadan recebi caminin içine çektim, herkes namaza ddurmuştu. Sık ve düzgün duran safların arasından sankı namazdakıler bızı görmüyormuşcasına  arka kapıya dogru ılerledık ve kendımızı caminin üst kapısından sokağa attık eve de en uzak yoldan gittik. Sokağa geldiğimizde Ahmet ve diğerleri bize çok öfkeli bakıyordu. Sanki onlar dayak yerken ben de ordaymısım gıbı yapıp ' bi tanesını tuttum tam vurucaktım arkadan otekı benı itti, ben de zor kaçtım' diye yalanı atmıstım ortaya. Ama ahmet hiç hoş bakmıyordu. Sırtımı apartman duvarına verip g.tüm g.tüm kapıya dogru yaklasıp apartman kapısı acık mı dıye baktım. Evet acıktı, eger hızlı davranırsam ahmetle aramdakı 5 adımlık mesafe onun uzun boyuna ragmen kapatılamazdı. Ve oyle yaptım tek solukta Recep'i de satıp kendımı apartmanın ıcıne atıverdım, sonra kendımden emın adımlarla kurtuldum dıye zile bastım. Kapı açılır açılmaz 'nerdesın sen' dıye dduydugum ses ıle kulagımda olusan çınlama çok ani gelişmişti.Kabus gibi başlayan gün bir aydınlanmayla sona ermişti benim için.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder