15 Eylül 2012 Cumartesi

EŞEK DEYİP GEÇME


Yıllar önce şehrin kalabalığından, koşuşturmacasından, duman kokan havasından, yatmaya alışmış ve en ufak işte bile yorulmaktan şikayet eden insanların nazından, kirli denizinden, sahte dostluklarından ve en çok da teknolojisinden ve taş yapılarından kaçıp gitmişti memleketine Süleyman dayı.Köy hayatı onun için çok kolay başlamamıştı aslında.Bir gün kavak ağaçlarını budarken düşüp kolunu kırmıştı mesela , her ne kadar iyileşse de kolunda bir aksaklık olduğu çok uzak mesafeden rahatlıkla analaşılabilirdi.Bu yüzden köy yerinde Çolak Sülo olarak bilinirdi.

Aslında köy hayatında da tam olarak istediğini bulamamıştı.Burada da insanların ufacık köy yerinde bile geçinemeyecek kadar anlayışsız olması, hepi topu 10 hane olan köyde dedikodunun arkasının hiç kesilmemesi, her zaman bir birine dargın birilerinin mevcut olması, insanların güvensizlikten bellerinde silahla dolaşması, hatta sırf tarlasına ineği, tavuğu girdi diye kanlı-bıçaklı kavgaların çıkması onu çok rahatsız ediyordu.Ama şehir hayatıyla ikisini bir kefeye koyduğunda, sabah kalktığında temiz havada, ormanlık manzaraya karşı yumurtasını soyup, kendi yaptığı ekmeğine yağ sürüp çay içme zevkini şehirde yaşayamayacağını düşünürdü.Onu burada tutan en büyük neden de buydu, nereden bilebilrdi ki bir sabah tüm hayallerinin yıkılabileceğini...

O gün kalktığında yine kahvaltısını hazırlayıp bahçeye indi, manzaraya bakınca birden dona kalmıştı, dakikalarca gözünü oradan alamadı, kahvaltısı aklına bile gelmiyordu, çayı da buz gibi olmuştu, hala inanamıyordu gördüğüne gidip yakından görmek istedi. Evinin alt tarafındaki ufak uçurumluk arazinin etrafından dolaşıp diğer tepeye geçti, gittiği yerde kendi tarlası vardı. Tarlanın tam ortasındaki şeye iyice yaklaştı ve aşağıdan başladı bakmaya, kafasını yavaşça kaldırdı yukarıya doğru, bak bak bitmeyen kocaman çapı olan üzerinden koca koca tellerin geçtiği bir elektrik direği dikilmişti tarlasının tam ortasına.Ne işi vardı bu direğin burada? Neden gelmişti buraya ? O zaten beton yapılardan kaçıp kafa dinlemek istiyordu, hem elektrik direği ondan izin bile almamıştı, çok kızdı Çolak Sülo, savaş ilan etti elektrik direğine karşı, onun en zayıf anını kollayacaktı

Her sabah kafasını yatağından kaldırıp,perdenin altından gizlice direğe bakıp ne yaptığını kontrol ediyordu. Ama o keyfini hiç bozmuyor aksine nispet yaparcasına sabah güneşiyle daha bir mest oluyordu.Bu da Çolak'ı deli ediyordu.Onu yıkmak istiyordu,hem bunun için tarlasını işgal etmesi, inekleri için en az bir günlük ot olabilecek kadar alan kaplaması, ona mutlu günlerini zindan etmesi,manzarasını bozması gibi kendince geçerli sebepleri vardı. Ama onu yıkması suçtu ve bu saatten sonra kendisine verilecek cezayı yaşlı bedeni kaldıramazdı.Bunları düşünürken aklına bir fikir gelmişti, gitti ve ahırdan eşeğinin zincirini çözdü, tarlaya götürdü.Direk yine ona inat edercesine dimdik, nizami şekilde karşıladı onu. Çolak direğin yüzüne bile bakmadı bu kez, eşeğin zincirini direğin beline bağlayıp  arkasına bile bakmadan uzaklaştı.

Direk huzursuz olmuştu,eşek döndükçe belinde dönüp duran zincir onu hem kaşındırıyor hem de gıdıklıyordu.Eş ek de sanki  kendisine verilen görevi anlamışcasına bir dakika bile yerinde durmuyor devamlı dönüyordu.Arada giderdiği tuvalet ihtiyacı da direğe yaptığı işkencenin kaymağı oluyordu.Çolak eşeği günlerce ahıra bağlamamıştı, hem eşek açık havada olmaktan mutluydu hemde Çolak eşeğin direğe çektirdiklerinden. Mutsuz olan sadece elektrik direğiydi. Bir gün, iki gün derken ihtiyar yine bir sabah kahvaltısını hazırlayıp bahçeye çıktığında yine gözlerine inanamadı ortada direk falan yoktu.Bu işkenceye daha fazla dayanamamış kaçıp gitmişti. Direk gidince boşta kalan eşek de bu fırsatı kaçırmamak için koşarak kaçmaya başlamıştı,Çolak eşeğin kaçtığını farketse de ona müdahale etmedi.Eşek, Çolak'a adeta özgürlüğünü geri vermişti o neden ona müdahale etsin ki ? bıraktı eşeği kendi haline, rafadan pişirilmiş yumurtasını çay bardağının içinde yemeyi, ekmeğini yağlayıp  mis gibi çayını yudumlamanın tadını çıkardı...

Hakan KORKMAZ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder